Mâlikü’l-mülk; “Genel olarak bütün mülk cinsinin hakikî sahibi; var etme, yok etme, diriltme, öldürme, azab etme, mükâfât verme gibi her hususta istediği şekilde tasarruf eden, hiçbir ortağı ve mânîsi olmayan” demektir. Âyetin devamında bu tasarruf çeşitlerinin bir kısmı misal olarak zikredilmiştir.
İsrasuresi Hayrat Neşriyat meali, ayetlerin kelime meali ve farklı meallerle karşılaştırması
KURAN'I KERİM TEFSİRİ (ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR) 67-MÜLK: "Ne yücedir O ki" (Bu konuda bilgi için Furkan Sûresi'nin baş tarafına (25/1) bkz.) Yani ezelî kemal sıfatı, sonsuz hayır ve bereketleriyle evvel ve âhir, âşikâre ve gizlide her şeyden üstün olarak daim ve bâki olan
İsraSuresi ( Arapça: سورة الإسراء ), Kur'an 'ın 17. suresidir. [1] Sure 111 ayetten oluşur. [2] Surenin Mekke 'de, ancak 26., 32., 33. ve 57. ayetler ile 73.-80. ayetlerin Medine 'de indirildiğine inanılmaktadır. Sure ismini ilk ayetinde geçen ve 'gece yürüyüşü' anlamına gelen 'isra' kelimesinden alır. [3]
Şükürİman İlişkisi. Şükür kelimesi, Kur'ân-ı Kerim’de “Allah’a iman” [25] ve “nimetlere teşekkür” [26] anlamlarında kullanılmaktadır. Küfür kelimesinin de “inkar/iman etmeme” [27] ve “nankörlük/taktir etmeme” [28] gibi iki değişik anlama geldiğini görmekteyiz. Şu iki ayette geçen “şükür
0TWY3. İsra ve miraç olayı hakkında bilgiler vererek başlayan İsra Suresinin genel konusu, İsrailoğullarının yaptıkları sapkınlıklar dolayısıyla başlarına gelen olayları kapsar. Kur'an-ı Kerim'den önce gelmiş olan kutsal kitaplara pek çok atfın yapıldığı sure; muhtelif ahlaki ve dini emirlerin yanı sıra yeniden dirilme ve ahiret gibi hususları da içerir. Ayrıca surede Adem'in yaratılışı ve şeytanın isyanı gibi olaylar da anlatılmaktadır. İşte İsra Suresi meali, Türkçe okunuşu ve İsra Suresi faziletleri... İsra Suresi Arapça Okunuşu Arap alfabesini okuyamayanlar için İsra Suresi Türkçe okunuşuna metnimizde yer verdik. İşte İsra Suresi okunuşu Sübhanellezı esra bi abdihı leylem minel mescidil harami ilel mescidil aksallezı barakna havlehu li nüriyehu min ayatina innehu hüves semıul besıyr Ve ateyna musel kitabe ve cealnahü hüdel li beni israiyle ella tettehızu min dunı vekıla Zürriyyete men hamelna mea nuh innehu kane abden şekura Ve kadayna ila benı israiyle fil kitabi le tüfsidünne fil erdı merrateyni ve le ta'lünne ulüvven kebıra Fe iza cae va'dü ulahüme beasna aleyküm ıbadel lena ülı be'sin şedıdin fe casu hılaled diyar ve kane va'dem mef'ula Sümme radedna lekümül kerrate aleyhim ve emdednaküm bi emvaliv ve benıne ve cealnaküm eksera nefıra İn ahsentüm ahsentüm li enfüsiküm ve in ese'tüm feleha fe iz cae va'dül ahırati li yesuu vücuheküm ve li yedhulül mescide kema dehaluhü evvele merrativ ve liyütebbiru ma alev tetbıra Asa rabbüküm ey yerhameküm ve in udtüm udna ve cealna cehenneme lil kafirıne hasıyra İnne hazel kur'ane yehdı lilletı hiye akvemü ve yübeşşirul mü'minınellezıne ya'melunes salihati enne lehüm ecran kebıra Ve ennellezıne la yü'minune bil ahırati a'tedna lehüm azaben elıma Ve yed'ul insanü biş şerri düaehu bil hayr ve kanel insanü acula Ve cealnel leyle ven nehara ayeteyni fe mehavna ayetel leyli ve cealna ayeten nehari mübsıratel li tebteğu fadlem mir rabbiküm ve li ta'lemu adedes sinıne vel hısab ve külle şey'in fassalnahü tefsıyla Ve külle insanin elzemnahü tairahu fı unukıh ve nuhricü lehu yevmel kıyameti kitabey yelkahü menşura İkra' kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasıba Menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve la teziru vaziratüv vizra uhra ve ma künna müazzibıne hatt neb'ase rasula Ve iza eradna en nühlike karyeten emarna mütrafıha fe fesku fıha fe hakka aleyhel kavlü fe demmernaha tedmıra Ve kem ehlena minel kuruni mim ba'di nuh ve kefa bi rabbike bi zünubi ıbadihı habıram besıyra Men kane yürıdül acilete accelna lehu fiha ma neşaü li men nürıdü sümme cealna lehu cehennem yaslaha mezmumem medhura Ve men eradel ahırate ve sea leha sa'yeha ve hüve mü'minün fe ülaike kane sa'yühüm meşkura Küllen nümiddü haülai ve haülai min atai rabbik ve ma kane ataü rabbike mahzura Ünzur keyfe faddalna ba'dahüm ala ba'd ve lel ahıratü ekberu deracativ ve ekberu tefdıyla La tec'al meallahi ilahen ahara fe tak'ude mezmumem mahzula Ve kada rabbüke elle ta'büdu illa iyyahü ve bil valedeyni ıhsana imma yeblüğanne ındekel kibera ehadühüma ev kilahüma fe la tekul lehüma üffiv ve la tenher hüma ve kul lehüma kavlen kerıma Vahfıd lehüma cenahaz zülli miner rahmeti ve kur rabbirhamhüma kema rabbeyanı sağıyra Rabbüküm a'lemü bima fı nüfusiküm in tekunu salihıyne fe innehu kane lil evvabıne ğafura Ve ati zel kurba hakkahu vel miskıne vebnes sebıli ve la tübezzir tebzıra İnnel mübezzirıne kanu ıhvaneş şeyatıyn ve kaneş şeytanü li rabbihı kefura Ve imma tu'ridanne anhümübtiğae rahmetim mir rabbike tercuha fe kul lehüm kavlem meysura Ve la tec'al yedek mağluleten ila unukike ve la tebsutha küllel beştı fe tak'ude melumem mahsura İnne rabbeke yebsütur riska li mey yeşaü ve yakdir innehu kane bi ıbadihı habıram besıyra Ve la taktülu evladeküm haşyete imlak nahnü nerzükuhüm ve iyyaküm inne katlehüm kane hit'en kebıra Ve la takrabüz zina innehu kane fahışeh ve sae sebıla Ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk ve men kutile mazlumen fe kad cealna li veliyyihı sültanen fe la yüsrif fil katl innehu kane mensura Ve la takrabu malel yetımi illa billetı hiye ahsenü hatta yeblüğa eşüddehu ve evfu bil ahd innel ahde kane mes'ula Ve evfül keyle iza kiltüm vesinu bil kıstasil müstekıym zalike hayruv ve hasenü te'vıla Ve la takfü ma leyse leke bihı ılm innes sem'a vel besara vel füade küllü ülaike kane anhü mes'ula Ve la temşi fil erdı merah inneka len tahrikal erda ve len teblüğal cibale tula Küllü zalike kane seyyiühu ınde rabbike mekruha Zalike mimma evha ileyke rabbüke minel hıkmeh ve la tec'al meallahi ilahen ahara fe tülka fı cehenneme melumem medhura E fe asfaküm rabbüküm bil benıne vettehaze minel melaiketi inasa innekü le tekulune kavlen azıyma Ve le kad sarrafna fı hazel kur'ani li yezzekkeru ve ma yezıdühüm illa nüfura Kul lev kane meahu alihetün kema yekulune izel lebteğav ila zil arşi sebıla Sübhanehu ve teala amma yekulune ulüvven kebıra Tüsebbihu lehüs semavatüs seb'u vel erdu ve men fıhinn ve im min şey'in illa yüsebbihu bi hamdihı ve lakil la tefkahune tesbıhahüm innehu kane halimen ğafura Ve iza kara'tel kur'ane cealna beyneke ve beynellezıne la yü'minune bil ahırati hıcabem mestura Ve cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nüfura Nahnü a'lemü bima yestemiune bihı iz yestemiune ileyke ve iz hüm necva iz yekulüz zalimune in tetteiune illa racülem meshura Ünzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fela yestetfy'une sebıla Ve kalu e iza künna ızamev ve rufaten en inna le meb'usune halkan cedıda Kul kunu hıcareten ev hadıda Ev halkam mimma yekbüru fı suduriküm fe seyekulune mey yüıydüna kulillezı fetaraküm evvele merrah feseyünğıdune ileyke ruusehüm ve yekulune meta hu kul asa ey yekune karıba Yevme yed'uküm fe testecıbune bi hamdihı ve tezunnune il lebistüm illa kalila Ve kul li ıbadı yekulülletı hiye ahsen inneş şeytane yenzeğu beynehüm inneş şeytane kane lil insani adüvvem mübına Rabbüküm a'lemü bilküm iy yeşe' yerhamküm ev iy yeşe' yüazzibküm ve ma erselnake aleyhim vekıla Ve rabbüke a'lemü bi men fis semavati vel ard ve le kad faddalna ba'dan nebiyyıne ala ba'dıv ve ateyna davude zebura Kulid'ullezıne zeamtaüm min dunihı fe la yemlikune keşfed durri anküm ve la tahvıla Ülaikellezıne yed'une yebteğune illa rabbihimül vesılete eyyühüm akrabü ve yercune rahmetehu ve yehafune azabeh inne azabe rabbike kane mahzura Ve im min karyetin illa nahnü mühlikuha kable yevmil kıyameti ev müazzibuha azaben şedıda kane zalike fil kitabi mestura Ve ma meneana en nürsile bil ayati illa en kezzebe bihel evvelun ve ateyna semuden nakate mübsıraten fe zalemu biha ve ma nürsilü bil ayati illa tahvıfa Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner ru'yelletı eraynake illa fitnetel linnasi veş şeceratel mel'unete fil kur'an ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebıra Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs kale e escüdü li men halakte tıyna Kale e raeyteke hazellezı kerramte aleyye le in ehherteni ila yevmil kıyameti le ahtenikenne zürriyyetehu illa kalıla Kalezheb fe men tebiake minhüm fe inne cehenneme ceazüküm cezaem mevfura Vestefziz menisteta'te minhüm bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura İnne ıbadı leyse leke aleyhim sültan ve kefa bi rabbike vekıla Rabbükümüllezı yüzcı lekümül fülke fil bahri li tebteğu min fadlih innehu kane bi küm rahıyma Ve iza messekümüd durru fil bahri dalle men ted'une illa iyyah felemma neccaküm ilel berri a'radtüm ve kanel insanü kefura E fe emintüm ey yahsife biküm canibel berri ev yürsile aleyküm hasıben sümme la tecidu leküm vekıla Em emintüm ey yüıydekim fıhi taraten uhra fe yürsile aleyküm kasıfem miner rıhı fe yuğrikaküm bima kefartüm sümme la tecidu leküm aleyna bihı tebıa Ve le kad kerramna benı ademe ve hamelnahüm fil berri vel bahri ve razaknahüm minet tayyibati ve faddalnahüm ala kesırim mimmen halakna tefdıyla Yevme ned'u külle ünasim bi imamihim fe men utiye kitabehu bi yemınihı fe ülaike yakraune kitabehüm ve la yuzlemune fetıla Ve men kane fı hazihı a'ma fe hüve fil ahırati a'ma ve edallü sebıla Ve in kadu le yeftinuneke anillezı evhayna ileyke li tefteriye aleyna ğayrahu ve izel lettehazuke halıla Ve lev la en sebbetnake le kad kidte terkenü ileyhim şey'en kalıla İzel le ezaknake dı'fel hayati ve dı'fel memati sümme la tecidü leke aleyna nesıyra Ve in kadu leyestefizzuneke minel erdı li yuhricuke minha ve izel la yelbesune hılafeke illa kalıla Sünnete men kad erselna kableke mir rusülina ve la tecidü li sünnetina tahvıla Ekımes salate li düluküş şemsi ila ğasekıl leyli ve kur'anel fecr inne kur'anel fecri kane meşhuda Ve minel leyli fe tehecced bihı nafiletel leke asa ey yeb'aseke rabbüke mekamem mahmuda Ve kur rabbi edhılnı müdhale sıdkıv ve ahricnı muhrace sıdkıv vec'al lı mil ledünke sültanen nesıyra Ve kul cael hakku ve zehekal batıl innel batıle kane zehuka Ve nünezzilü minel kur'ani ma hüve şifaüv ve rahmetül lil mü'minıne ve la yezıdüz zalimıne illa hasara Ve iza en'amna alel insani a'rada ve nea bi canibih ve iza messehüş şerru kane yeusa Kul küllüy ya'melü ala şakiletih fe rabbüküm a'lemü bi men hüve ehda sebıla Ve yes'eluneke anir ruh kulir ruhu min emri rabbı ve ma utıtüm minel ılmi illa kalıla Ve lein şi'na le nezhebenne billezı evhayna ileyke sümme la tecidü leke bihı aleyna vekıla İlla rahmetem mir rabbik inne fadlehu kane aleyke kebıra Kul leinictemeatil insü vel cinnü ala ey ye'tu bi misli hazel kur'ani la ye'tune bi mislihı ve lev kane ba'duhüm li ba'dın zahıra Ve le kad sarrafna lin nasi fı hazel kur'ani min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura Ve kalu len nü'mine leke hatta tef cüra lena minel erdı yembua Ev tekune leke cennetüm min nehıyliv ve ınebin fe tüfecciral enhara hılaleha tefcıra Ev tüskıtas semae kema zeamte aleyna kisefen ev te'tiye billahi vel melaiketi kabıla Ev yekune leke beytüm min zuhrufin ev terka fis sema' min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura ve len nü'mine li rukıyyike hatta tünezzile aleyna kitaben nakraüh kul sübhane rabbı hel küntü illa beşerar rasula Ve ma menean nase ey yü'minu iz caehümül hüda illa en kalu e beasellahü beşerar rasula Kul lev kane fil erdı melaiketüy yemşune mutmeinnıne le nezzelna aleyhim mines semai meleker rasula Kul kefa billahi şehıdem beynı ve beyneküm innehu kane bi ıbadihı habıram besıyra Ve mey yehdillahü fe hüvel mühted ve mey yudlil fe len tecide lehüm evliyae min dunih ve nahşüruhüm yevmel kıyameti ala vücuhihim umyev ve bükmev ve summa me'vahüm cehennem küllema habet zidnahüm seıyra Zalike cezaühüm bi ennehüm keferu bi ayatina ve kalu e iza künna ızamev ve rufaten e inna le meb'usune halkan cedıda E ve lem yerav ennellahellezı halekas semavati vel erda kadirun ala ey yahlüka mislehüm ve ceale lehüm ecelel la raybe fıh fe ebez zalimune illa küfura Kul lev entüm temlikune hazine rahmeti rabbı izel le emsektüm heşyetel infak ve kanel insanü katura Ve le kad ateyna musa tis'a ayatim beyyinatin fes'el benı israıle iz caehüm fe kale lehu fir'avnü innı le ezunnüke ya musa meshura Kale le kad alimte ma enzele haülai illa rabbüs semavati vel erdı besair ve innı le ezunnüke ya fir'avnü mesbura Fe erade ey yestefizzehüm minel erdı fe ağraknahü ve mem meahu cemıa Ve kulna mim ba'dihı li benı israiyleskünül erda fe iza cae va'dül ahırati ci'na biküm lefıfa Ve bil hakkı enzelnahü ve ibl hakkı nezel ve ma erselnake illa mübeşşirav ve nezıra Ve kur'anen feraknahü li takraehu alen nasi ala müksiv ve nezzelnahü tenzıla Kul aminu bihı ev la tü'minu innellezıne utül ılem min kablihı iza yütla aleyhim yehırrune lil ezkani sücceda Ve yekulune sübhane rabbina in kane va'dü rabbina le mef'ula Ve yehırrune lil ezkani yebkune ve yezıdühüm huşua Kulid'ullahe evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteğı beyne zalike sebıla Ve kulil hamdü lillahillezı lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve lem yekül lehu veliyyüm minez zülli ve kebbirhü tekbıra İsra Suresi Anlamı İsra Suresi, isra olayı hakkında bilgiler vererek başlar. Nitekim sureye ismini veren isra kelimesi de surenin ilk ayetinde geçer. İsrailoğullarının sapkınlıkları nedeniyle uğradığı işgal ve yıkımlara değinen sure, Kur'an-ı Kerim'den daha önce nazil olmuş kutsal kitaplardan bahsederek o kitaplardaki temel öğretileri yineler. İlk insan olan Hz. Adem'in yaratılışını ve daha sonra İblis'in nasıl isyan ettiğini de konu edinen sure, Müslümanlar için son derece önemli bir konumdadır. Bu sebeple İsra Suresini anlamak her Müslüman için oldukça kıymetli bir vazifedir. Ayrıca İsra Suresi tefsirini okuyarak surenin anlamı hakkındaki idrak, daha derin bir hale getirilebilir. Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. Mûsâ'ya Kitab'ı Tevrat'ı verdik ve onu, "Benden başkasını vekil edinmeyin" diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık. Ey kendilerini Nûh ile birlikte gemide taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu. Biz, Kitap'ta Tevrat'ta İsrailoğullarına, "Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve büyük bir kibre kapılarak böbürleneceksiniz" diye hükmettik. Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince sizi cezalandırmak için üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va'd idi. Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık. İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide Beyt-i Makdis'e girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik. Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de cezaya döneriz. Biz cehennemi kafirlere bir zindan yapmışızdır. 9, 10. Gerçekten bu Kur'an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü'minler için büyük bir mükafat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler. İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir. Biz geceyi ve gündüzü kudretimizi gösteren iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. İşte biz her şeyi açıkça anlattık. Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. "Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter" denilecektir. Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz. Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına itaati emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz. Nûh'tan sonra da nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter. Kim bu geçici dünyayı isterse orada ona, evet dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da cehennemi ona mekan yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş olarak girer. Kim de mü'min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir. Rabbinin lütfundan her birine; onlara da, bunlara da veririz. Rabbinin lütfu hiç kimseye yasaklanmış değildir. Bak nasıl, onların kimini kimine üstün kıldık. Elbette ahiretteki dereceler daha büyüktür, üstünlükler daha büyüktür. Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki "Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı. " Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle. Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve dilediğine kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça, Allah'ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da kısas yoluyla öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz veren sözünden sorumludur. Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. Bütün bu sayılanların kötü olanları Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme. Sonra kınanmış ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. Rabbiniz erkek çocukları size seçip-ayırdı da kendisine meleklerden kız çocukları mı edindi? Gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz. Andolsun biz, onlar düşünüp öğüt alsınlar diye gerçekleri bu Kur'an'da değişik biçimlerde açıkladık. Fakat bu onların ancak kaçışlarını artırıyor. De ki "Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah'la beraber başka ilahlar olsaydı, o zaman o ilahlar da arşın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı. Allah, her türlü eksiklikten uzaktır, onların söylediklerinin ötesindedir, yücedir. Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm'dir hemen cezalandırmaz, mühlet verir, çok bağışlayandır. Kur'an okuduğunda, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz. Kur'an'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur'an'da ibadete layık ilah olarak sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar. Onlar seni dinlerlerken hangi maksatla dinlediklerini, kendi aralarında konuşurlarken de o zalimlerin, "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliyoruz. Bak senin için ne türlü benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık doğru yolu bulamazlar. Dediler ki "Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?" De ki "Şüphe mi var? İster taş olun ister demir!" "Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkansız olan başka bir varlık olun, yine de diriltileceksiniz. " Diyecekler ki "Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?" De ki "Sizi ilk defa yaratan". Bunun üzerine başlarını sana alaylı bir tarzda sallayacaklar ve "Ne zamanmış o?" diyecekler. De ki "Yakın olsa gerek!" Allah'ın sizi kabirlerinizden çağıracağı, sizin de O'na hamd ederek emrine hemen uyacağınız ve kabirlerinizde pek az kaldığınızı sanacağınız günü hatırla! . Kullarıma söyle İnsanlara karşı en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır. Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Durumunuza göre dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Seni de onlara vekil olarak göndermedik. Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd'a da Zebûr'u verdik. De ki "Onu bırakıp da ilah diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar, başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler. " Onların yalvardıkları bu varlıklar, "hangimiz daha yakın olacağız" diye Rablerine vesile ararlar. Onun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkunçtur. Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz, ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız. İşte bu, Kitap'ta Levh-i Mahfuz'da yazılmış bulunuyor. Bizi, Kureyş'in istediği mucizeleri göndermekten, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olması alıkoydu. Nitekim Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onlar bu yüzden zalim oldular. Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz. Hani sana, "Muhakkak Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık. Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu, sadece onların büyük azgınlıklarını daha da artırdı. Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, "Hiç ben, çamur halinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim?" demişti. Yine demişti ki "Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, azdırarak kontrolüm altına alacağım. " Allah şöyle dedi "Çekil, git". Onlardan kim sana uyarsa kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır. " "Haydi onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun. " Halbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va'detmez. "Şüphesiz, gerçek kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!" Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir. Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız sizi yüzüstü bırakıp kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür. Peki, karada sizi yere geçirmesinden, yahut üzerinize taşlar savuran kasırga göndermesinden, sonra da kendinize bir vekil bulamamaktan güvende misiniz? Yahut sizi tekrar denize döndürüp üstünüze, kasıp kavuran bir fırtına yollayarak nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından, sonra da bize karşı kendiniz için arka çıkacak bir yardımcı bulamama durumun dan güvende misiniz? Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık. Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. O gün her kime kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar. Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. Eğer böyle yapabilselerdi işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın. Seni o yerden Mekke'den sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. Bunu yapabilselerdi senin ardından orada pek az kalırlardı. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda hiçbir değişme bulamazsın. Güneşin zevalinden öğle vaktinde Batı'ya kaymasından gecenin karanlığına kadar belli vakitlerde namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir. Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın. Deki "Rabbim! Gireceğim yere doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. Çıkacağım yerden de beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver. " De ki "Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkumdur. " Biz Kur'an'dan, mü'minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur'an, ancak zararını artırır. İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa düşer. De ki "Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir. " Ve sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki "Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir. " Andolsun, dileseydik biz sana vahyettiğimizi tamamen ortadan kaldırırdık; sonra bu konuda bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın. Ancak Rabbin'den bir rahmet olarak böyle yapmadık. Çünkü O'nun sana olan lütfu büyüktür. De ki "Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler. " Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkarda direttiler. 90, 91, 92, 93. Dediler ki "Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe, yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz. " De ki "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resul olarak gönderilen bir beşerim. " İnsanlara hidayet Kur'an geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, "Allah bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?" demeleri engel olmuştur. De ki "Eğer yeryüzünde, insanlar yerine, yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik. " De ki "Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O kullarından hakkıyla haberdardır, onları hakkıyla görendir. " Allah kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa böyleleri için O'nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız. Bu, onların cezasıdır. Çünkü onlar âyetlerimizi inkar ettiler ve, "Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduktan sonra mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?" dediler. Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah'ın kendileri gibilerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. Fakat zalimler ancak inkarda direttiler. De ki "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz. Zaten insan çok cimridir. " Andolsun, biz Mûsâ'ya apaçık dokuz mucize verdik. İsrailoğullarına sor sana anlatsınlar Hani Mûsâ onlara gelmiş ve Firavun da ona, "Ben senin kesinlikle büyülendiğini zannediyorum ey Mûsâ!" demişti. Mûsâ ise, "İyi biliyorsun ki, bunları ancak, göklerin ve yerin Rabbi apaçık deliller olarak indirmiştir. Ey Firavun, ben de seni kesinlikle helak olmuş bir kişi olarak görüyorum" demişti. Bunun üzerine Firavun işkence etmek ve öldürmek suretiyle o yerden onların kökünü kazımak istedi. Biz de onu ve beraberindekileri hep birden suda boğduk. Bunun ardından İsrailoğullarına şöyle dedik "Bu topraklarda oturun, ahiret va'di kıyamet gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz. " Biz onu Kur'an'ı hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Biz Kur'an'ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik. De ki "Ona ister inanın, ister inanmayın. Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur'an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar. " "Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va'di mutlaka gerçekleşecektir" derler. Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır. De ki "Rabbinizi ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O'nundur. " Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. "Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a mahsustur" de ve O'nu tekbir ile yücelt. İsra Suresi Faydaları İsra Suresi fazileti ve faydaları bakımından pek çok İslami kaynakta kendisine geniş yer bulabilmiş bir suredir. Tirmizi, İbn Hanbel ve Nesai gibi önemli kaynakların aktardığına göre Peygamber Efendimizin genellikle geceleri okuduğu iki sureden biri İsra Suresidir. Bu rivayette geçen diğer sure ise Zümer'dir. Peygamber Efendimizden aktarılan başka bir hadise göre; İsra Suresi son iki ayeti sıklıkla okunursa gaflete düşmekten kurtulunur. Hadiste İsra Suresi son iki ayetini gece ve gündüz okuyanların kalbinin ölmeyeceği buyrulmuştur. İsra Suresinin 45. ayetini okuyanlara yerler ve dağlar kadar sevap yazılacağı nakledilmiştir. Bir kişiye cin musallat olması halinde İsra Suresinin 45 ve 46. ayetlerinin okunması tavsiye edilmiştir. Ayrıca bir bezin bir yüzüne bu ayetleri diğer yüzüne de Kaside-i Bürde şiirinin 84 ve 85. beyitlerini yazıp bezi yakmak ve cin musallat olan kişiye dumanını koklatmak da verilen tavsiyeler arasındadır. Zulmünden korkulan bir kimsenin karşısına çıkmadan önce İsra Suresinin 80. ayetini okunmasının o kişiden gelecek şerlerden korunmaya vesile olacağı çeşitli kaynaklarda beyan edilmiştir. Nitekim bir beldeye ilk kez girildiğinde oradaki şerlerden muhafaza olmak ve şehrin bereketlerine erişebilmek için de aynı ayeti okumanın faydalı olduğuna inanılır. Bir eşyasını kaybeden ya da bir meselenin hakikatini öğrenmek isteyen kimselerin İsra Suresi 82. ayeti okuması gerektiği inancı halk arasında yaygındır. İsra Suresinin 105. ayeti hastalara şifa olarak görülmüştür. Manevi bir buhran içinde olan kimselere 10 gün boyunca oruç tutması ve bu 10 gün boyunca yatsı namazlarından sonra İsra Suresinin 105 ve 106. ayetlerini okuması nasihat edilmiştir. Yatmadan önce İsra Suresinin son iki ayetini Araf Suresinin 54 ile 56. ayetleriyle birlikte okumak müstehap kabul edilmiştir. İsra Ne Demek? İsra Suresinin ilk ayetinde geçen ve sureye ismini veren "isra" kelimesi, Türkçe'ye gece yürüyüşü olarak tercüme edilebilir. İsra Gecesi Ne Demek? İsra Suresinin ilk ayetlerinde Peygamber Efendimizin Allah'u Teala tarafından Mekke'den Kudüs'e götürülmesi olayı anlatılmaktadır. "İsra Gecesi" bu olayı kastetmek için söylenen bir tabirdir. İsra ve Miraç Nedir? İsra Suresi, Rasulullah'ın Mescid-i Aksa'ya götürülmesini anlatarak başlar. Mekke ile Kudüs arası o dönemde bir gece içerisinde yolculuk edilemeyecek kadar uzun bir mesafedir. Bu açıdan İsra Suresinde anlatılan olay Peygamber Efendimize verilen mucizelerden biridir. İslam inancında İsra Gecesi esnasında bir de miraç olayının yaşandığı inancı mevcuttur. Rasulullah çeşitli hadislerinde miraç hadisesini tarif etmiştir. Bu hadislere göre Rasulullah'a Burak ismi verilen ata benzer bir binek hayvanı verilmiştir. Bu binek hayvanı Rasulullah'ı dünya semalarının ötesine taşımıştır. Rasulullah götürüldüğü bu boyutta diğer peygamberlerle karşılaşmış, onlarla konuşmuştur. Daha sonra da Sidretü'l Münteha ismi verilen bir ağacın yanına varmıştır ki burası cennetin son noktası olarak kabul edilmektedir. İsra Suresi Kaç Ayet? Kur'an-ı Kerim'in uzun surelerinden biri olan İsra Suresi, 111 ayetten oluşur. İsra Suresi Kaçıncı Sayfada? Kur'an-ı Kerim'in 17. suresi olan İsra Suresi, 281. sayfada başlar ve 292. sayfada sona erer. İsra Hangi Surede Bulunur? Peygamber Efendimizin önemli mucizelerinden biri olan isra olayı İsra Suresinde geçer. İsra Suresi ise Kur'an-ı Kerim'in müstakil surelerinden biridir ve herhangi bir başka surenin çatısı altında bulunmaz. İsra Suresi Nerede İndirilmiştir? İsra Suresinin Mekke döneminde nazil olduğuna dair bir ittifak olsa da özellikle 26, 32, 33 ve 57. ayetler ile birlikte 73 ile 80. ayetler arasının Medine döneminde indiğine dair rivayetler vardır. Bu ayetler Medine döneminde verilen hükümlere benzediği için böyle bir kanaat oluşmuştur. İsra Suresi Ne Zaman Okunur? İsra Suresini okumak konusunda herhangi bir zaman kısıtlaması yoktur. Ancak Rasulullah'ın özellikle geceleri İsra Suresi okuduğu, Hz. Aişe'den rivayetle çeşitli hadis kaynaklarında yer bulmuştur. İsra Suresi Ne İçin Okunur? Rasulullah, gaflete düşmekten korunmak için sıklıkla İsra Suresi okumak gerektiğini buyurmuştur. Buna ek olarak İsra Suresinin çeşitli ayetleri farklı sıkıntıları gidermeye vesile olarak görülmüştür. İsra Suresinin 105. ayeti bilhassa ağrılı hastalıklar için şifa kabul edilir. Surenin 45 ve 46. ayetlerinin cin musallatından muhafaza sağladığına inanılır. Bir eşyasını kaybedenlere İsra Suresinin 82. ayetini okuması tavsiye edilmiştir. Rasulullah, kendisine bir türlü borçlarından kurtulamadığını söyleyen bir kişiye İsra Suresinin son ayetini okumayı nasihat etmiştir. İsra Suresi Abdestsiz Okunur Mu? İsra Suresini ezberden abdestsiz bir biçimde okumakta bir sakınca yoktur. Ancak Kur'an-ı Kerim üzerinden okumak için abdest almak gereklidir. İsra Suresi Nasıl Ezberlenir? İsra Suresi, Kur'an-ı Kerim'in uzun surelerinden biridir. Ancak yeterli çaba ve tekrarla ezberlenmesi mümkündür. Özellikle hafızlık çalışmalarında kullanılan bazı ezber tekniklerinin yardımıyla süreç daha kolay bir hale getirilebilir. İsra Suresi Yerine Ne Okunabilir? İsra Suresini ezberlemekte başarılı olamayanların ibadet ya da duaları esnasında İsra Suresi yerine başka bir sure okumasında bir sakınca yoktur.
وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilmilmun, innes sem’a vel basara vel fuâde kullu ulâike kâne anhu mes’ûlâmes’ûlen. ve lâ takfu kafâ ve ardına düşme ardından yürüdü mâ olmadı leyse değil leke seni bi-hi onunla ilmun ilim, bilgi inne muhakkak es sem'a işitme duyusu ve el basara ve görme ve el fuâde ve idrak kullu bütün hepsi ulâike işte onlar kâne oldu an-hu ondan mes'ûlen mes'ul, sorumlu Abdulbaki Gölpınarlı Bilmediğin şeyin üstünde durup ısrâr etme; çünkü kulak da, göz de, gönül de, hepsi de sorumludur bundan. Abdullah Parlıyan Bilmediğin şeyin üstüne durup ısrar etme; çünkü kulak, göz ve kalp hepsi yaptıklarından sorumludur. Kıyamette yaptıklarından sorguya çekilecektir. Adem Uğur Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. Ahmed Hulusi Hakkında ilmin olmayan şeyin ardına düşme zanla karar verme! Muhakkak ki sem' algılama, basar değerlendirme ve fuad Esmâ mânâ özelliklerini beyne yansıtıcılar - {kalp nöronları ana rahminde 120. günde kendilerini beyne kopyalar ve beyinden devam eder}, işte onların hepsi ondan mesûldür! Ahmet Tekin Hakkında bilgin olmayan alanlarda konuşma, görmediğin, duymadığın, bilmediğin konulara takılıp insanlara iftira etme. Çünkü kulak, göz, gönül ve akıl bunların her biri, yaptıklarından sorumludur. Ahmet Varol Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Şüphesiz kulak, göz ve kalb; bunların tümü ondan sorumludur. Ali Bulaç Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur. Ali Fikri Yavuz Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur. Ali Ünal Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeye dayanıp karar verme. Çünkü kulak, göz ve kalb, evet bunların hepsi verdiğin karar, vardığın sonuçtan sorumludur ve sorguya çekilecektir. Bayraktar Bayraklı Bilmediğin şeyin ardına düşme! Çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya çekilecektir. Bekir Sadak Bilmedigin seyin ardina dusme; dogrusu kulak, goz ve kalp, bunlarin hepsi o seyden sorumlu olur. Celal Yıldırım Bilmediğin bir şeyin ardına düşme; çünkü doğrusu kulak, göz ve kalb, bunların herbiri ondan ardına düştüğün şeyden sorumludur. Cemal Külünkoğlu Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan o peşine düştüğün şeyden sorumludur. Diyanet İşleri eski Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur. Diyanet Vakfi Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. Edip Yüksel Bilmediğin bir şeye ardına körü körüne düşme, çünkü işitme, görme duyusu ve beyin, hepsi ondan sorumludur. Elmalılı Hamdi Yazır Bir de hiç bilmediğin bir şey'in ardınca gitme, çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan mes'ul bulunuyor Erhan Aktaş Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve fuad1 bunların hepsi ondan 1- Gönül. Yararlı olmak, bir şeye ilgi duymak ve sorumlu olmak. 2- Nahl suresi, 116. ayet Kendi yalanlarınızı Allah’a dayandırarak dilinize geldiği gibi yalan yanlış, “Şu helâldir, şu haramdır” demeyin. Yalanını Allah’a dayandıranlar iflah olmazlar. Gültekin Onan Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve yürek fuade, bunların hepsi ondan sorumludur. Hakkı Yılmaz Ve hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Şüphesiz kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan sorumludurlar. Harun Yıldırım Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. Hasan Basri Çantay Senin için hakkında bir bilgi haasıl olmayan şey'in ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalb Bunların her biri bundan mes'uldür. Hayrat Neşriyat Hakkında bilgi sâhibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme! Çünki kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan mes’ûldür. İbni Kesir Hakkında bilgin olmadığı şey üzerinde durma. Çünkü kulak da, göz de, kalb de bütün bunlar ondan sorumludurlar. İskender Evrenosoğlu Ve hakkında ilmin olmayan bir şeyin ardına düşme karışma açıklamaya çalışma! Muhakkak ki işitme, görme ve idrak, onların hepsi, ondan takfu'dan mesul sorumlu oldu mesuldürler. İstanbul Kuran Araştırmaları Grubu Bilmediğinin peşinden gitme! Çünkü kulak, göz ve vicdanın hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. Kadri Çelik Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. Mehmet Ali Eroğlu Sakın bilmediğin şey üstünde durup ısrar etme, ardına düşme. Sorumludur Rast gelse bile kulak, göz, kalp her şeyden. Tümü yaptıklarından sorumludur. Mehmet Okuyan Hakkında bilgin olmayan şeyin peşine biliyormuş gibi düşme! Şüphesiz ki işitme duyusu, göz ve kalp, bütün bunlar o kazandığından sorumludur. Muhammed Celal Şems Ey söz söylenen kimse! Bilmediğin bir şeye tabi olma. Şüphesiz kulak, göz ve kalp, bunların her biri hakkında sahibine sorulacak. Muhammed Esed Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi Hesap Günü'nde bundan sorguya çekilecektir! Mustafa Çevik Bilgisine sahip olmadığınız şeylerin ardına düşmeyin, çünkü göz, kulak, kalp ve bütün azalar bundan dolayı hesaba çekilecektir. Mustafa İslamoğlu Ve bilmediğin bir şeyin peşinden gitme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlar hesap günü ondan dolayı sorguya çekilecektir. Ömer Nasuhi Bilmen Ve senin için kendisine bilgi olmayan bir şeyin arkasına düşme. Şüphe yok ki kulak, göz, gönül, hepsinden sahibi sorulmuş olacaktır. Ömer Öngüt Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. Şaban Piriş Bilmediğin bir şeyin ardına düşme; zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. Sadık Türkmen Öğrenmediğin/bilmediğin bir işi yapmaya kalkma! Çünkü kulak, göz ve gönül; bunların hepsi ondan sorumlu olacaklardır. Seyyid Kutub Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp var ya, bunların hepsi konusunda sorguya çekileceksiniz. Suat Yıldırım Bilmediğin şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalb gibi azaların hepsi de sorguya çekilecektir. Süleyman Ateş Bilmediğin bir şeyin ardına düşme, çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi oyaptığından sorumludur. Süleymaniye Vakfı Bilgi sahibi olmadığın bir konuda konuşma[1*]. Sende olan dinleme, görme basiret ve gönül özellikleri[2*] ondan sorumlu tutulmanı gerektirir. [1*] Öndekinin ense köküne bakarak gitme. Hucurat 49/6 ve Aişe validemize iftira Nur 24/11 vd. تفسير الطبري - 17 / 448 وأولى الأقوال في ذلك بالصواب قول من قال معنى ذلك لا تقل للناس وفيهم ما لا علم لك به، فترميهم بالباطل، وتشهد عليهم بغير الحقّ، فذلك هو القفو وإنما قلنا ذلك أولى الأقوال فيه بالصواب، لأن ذلك هو الغالب من استعمال العرب القفو فيه. [2*] sem’, basar ve fuad kelimelerinin başındaki el=ال takısı, muzafun ileyhten ıvaz sayılaran anlam verilmiştir. Bunlar insana ruh üflenmesi ile kazanılan ve onu diğer canlılardan farklı yapılan özelliklerdirSecde 32/9. Hayvanlar görür ama insanlar vizyon sahibidir. Hayvanlar duyar ama insanlar dinler. Hayvanlar sadece vücutlarının istekleri doğrultusunda karar verirler ama insanlar vücutlarının istekleri ile şeytanların vesveselerine karşılık gönüllerindeki bilgiyi kullanarak karar verirler. Tefhim-ul Kuran Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur. Ümit Şimşek Bilmediğin şeyin peşine takılma. Çünkü kulak olsun, göz olsun, kalp olsun, hepsi bundan sorumlu tutulmuştur. Yaşar Nuri Öztürk Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz.
Giriş Yap & Kayıt Ol MANEVİ HAYAT Anasayfa > İslami Bilgiler > Dini Konular > Kuran-ı Kerim ayetleri > İsra suresi 36. Ayet, ayetin okunuşu,anlamı ve verdiği mesaj Konusu 'Kuran-ı Kerim ayetleri' forumundadır ve saadet tarafından 24 Eylül 2018 başlatılmıştır. saadet Moderatör Admin İsrâ suresi 36. Ayet, ayetin okunuşu,anlamı ve verdiği mesaj Ayette verilen Mesaj İnsan gördükleri, işittikleri ve düşündükleriyle hareket eder. Şu demek ki insanın bilgisi; gözlem, haber ve akla dayanır. İsrâ suresi 36. ayette bilgi kaynaklarının doğru kullanılması emredilir. İnsanın bir haber ve bir olay hakkında kesin hüküm vermeden önce ciddi araştırma yapması Cenab-ı Allah’ın emridir. Akıl ve vicdan bu şekilde hareket ettiğinde artık inanç dünyasında kuruntulara ve yanlışlıklara meydan verilmez. İnsanın sorumluluğu en temel konulardan başlayarak hayatın her alanını kapsar. Öncelikle iman noktasında kesin bilgiye sahip olmak gerekir. Zanla hareket eden kişi ya yanlış bir yola sapar ya da zayıf bir imana sahip olur. saadet, 24 Eylül 2018 1 Göz Ardı Edilen İçeriği Göster Kullanıcı Adınız veya E-Posta Sitemize üye misiniz ? Hayır, Şimdi Üye Olmak İstiyorum. Evet, şifrem Şifrenizi mi unuttunuz? Beni Hatırla MANEVİ HAYAT Anasayfa > İslami Bilgiler > Dini Konular > Kuran-ı Kerim ayetleri > Ara Sadece Başlıklarda Ara Üye Mesajlarında İsimleri virgülle ayırın. Gönderme Zamanı Sadece bu konuyu ara Sadece bu forumda ara Konu İçinde Ara Faydalı Aramalar Son Mesajlar Daha Fazla... Anasayfa Anasayfa Hızlı Linkler Forumları Ara Son Mesajlar Menü
İsrâ Sûresi 36. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Fazileti İsrâ Sûresi Hakkında İsrâ sûresi Mekke’de inmiştir. 111 âyettir. Sûre ismini, birinci âyette geçen ve “gece yürütmek” mânasına gelen اَلإسْرَاءُ isrâ kelimesinden alır. Bu kelime, Resûlullah Mirâç gecesi Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya geceleyin götürülmesini beyân eder. Sûrenin bundan başka Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzîh ederek başlaması sebebiyle سُبْحَانَ Sübhân ve İsrâiloğulları’nın iki defa sürgün edilmelerinden bahsetmesi sebebiyle de بَن۪يۤ اِسْرَاۤء۪يلَ Benî İsrâîl gibi isimleri vardır. Mushaf tertîbine göre 17, nüzûl sırasına göre 50. sûredir. İsrâ Sûresi Konusu İsrâ sûresi ağırlıklı olarak Resûlullah İsrâ mûcizesinden ve Miraç gecesi Efendimize verilmiş olup İslâm’ın esasını teşkil eden bir kısım dinî ve ahlâkî tâlimatlardan bahseder. Bununla birlikte İsrâiloğulları’nın fıtratı ve isyan edip fitne çıkarmaları sebebiyle iki defa sürgüne gönderilmeleri; Yüce Allah'ın varlığına, birliğine ve kudretine dair deliller; Peygamber Efendimizin risâleti, Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize oluşu ve bir kısım hususiyetleri üzerinde durulur. Sûrenin muhtevâsına uygun bir tarzda Hz. Âdem ile İblîs ve Hz. Mûsâ ile Firavun kıssalarından kısa kısa kesitler sunulur. Ayrıca mü’minlerin ve kâfirlerin âhiretteki durumları beyân edilir. Son olarak da tekrar Kur’ân-ı Kerîm’in, ona tâzimin, namazın, dua ve hamdin ehemmiyeti dikkatlere arz edilir. İsrâ Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada on yedinci, iniş sırasına göre ellinci sûredir. Kasas sûresinden sonra, Yûnus sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. 26, 32-33, 60, 73-74, 80, 107-111. âyetlerle diğer bazılarının Medine’de indiği yolunda değişik rivayetler varsa da, büyük ihtimalle tamamı Mekke’de nâzil olmuştur. İbn Âşûr, bu rivayetlerin, söz konusu âyetlerin içerdiği hükümlerin Medine dönemindekilerin muhtevasını hatırlatmasından ileri gelmiş olabileceğini, fakat bunun sağlam bir gerekçe olmadığını ifade eder XV, 6. İsrâ Sûresi Fazileti Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, Resûl-i Ekrem her gece İsrâ sûresiyle Zümer sûresini okur, bunları okumadan uyumazdı. Tirmizî, Deavât 22 Abdullah b. Mesud İsrâ, Kehf ve Meryem sûreleri hakkında şöyle derdi “Bu sûreler ilk inen sûrelerdendir ve bunlar benim ilk öğrendiğim sûreler arasında yer alır.” Buhârî, Tefsir 17 وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لًا ﴿٣٦﴾ Karşılaştır 36 Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi yaptıklarından sorumludur. TEFSİR Bu âyet-i kerîme insanın bilmediği bir konuda söz söylemesini, hüküm vermesini, bilgisizce davranmasını, bilmediği tanımadığı kimseler hakkında ileri-geri konuşmasını, daha hususi olarak yalancı şâhitlik yapmasını, iftira atmasını, hâsılı bilgi sahibi olmaksızın tahmine göre herhangi biri için maddî veya manevî zarara yol açacak şekilde konuşmasını ve hareket etmesini yasaklamaktadır. İnsan ancak şu üç vasıta sayesinde bilgi sahibi olabilir. Bunlar kulak, göz ve kalptir. Bunları yaratıldıkları gaye istikâmetinde en güzel şekilde kullanmak insanın en mühim sorumluluklarından biridir. Çünkü Allah Teâlâ, hesap günü insana bu azalarını nasıl kullandığını soracağı gibi, bu azalar da dünyada neler yaptıklarından sorguya çekileceklerdir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur“O gün onların ağızlarını mühürleriz de, işlemiş oldukları günahları bize elleri söyler, ayakları da buna şâhitlik eder.” Yâsîn 36/65“Nihâyet ateşin karşısına geldiklerinde kendi kulakları, gözleri ve derileri, vaktiyle işledikleri bütün kötülükleri söyleyip onların aleyhinde şâhitlik edecekler.” Fussılet 41/20Rivayete göre Ebû Dücâne hasta iken ziyâretine giden birisi, onun sîmâsının nur gibi parladığını gördü ve ona“–Yüzün neden böyle parlıyor?” diye sordu. O da şu cevâbı verdi “–Benim iki amelim var› Beni ilgilendirmeyen hususlarda susarım.› Gönlüm mü’minlere karşı sû-i zandan uzak kalır. Bütün mü’minlere karşı hüsn-i zan beslerim.” İbn Sad, et-Tabakât, III, 557Hak dostu Ahmed er-Rufâî Hazretleri, bir gün yolda çocuklara rastladı. Kavga ediyorlardı… Onları ayırdı ve birine şöyle sordu“- Sen kimin oğlusun?”Çocuk şu karşılığı verdi“- Sana lazım olmayan şeyi ne yapacaksın?”Hazret oradan ayrılıp gitti. Fakat hep o çocuğun dediğini tekrar ediyor ve şöyle diyordu“- Oğlum, Allah sana iyilik versin. Bana edep öğrettin…” Velîler Ansiklopedisi, II, 512-513Demek ki insan işi olmayan şeylerle ilgilenmemeli, haddini bilmeli, Allah karşısında acziyetini tadıp mütavazi olmalıdır. Bu sebeple buyruluyor ki Kaynak Ömer Çelik Tefsiri
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Velâ takfu mâ leyse leke bihi ilmunc inne-ssem’a velbasara velfu-âde kullu ulâ-ike kâne anhu mes-ûlânBilmediğin şeyin üstünde durup ısrar etme; çünkü kulak da, göz de, gönül de, hepsi de sorumludur bundan. Hakkında gerekli ve yeterli bilgin olmayan şeyin aslını astarını bilmediğin mesele ve hadiselerin ardına düşme tartışmaya girme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan her yaptığından sorumludur, cahilce iddia ve ithamlardan dolayı suçludur.Bilmediğin şeyin üstüne durup ısrar etme; çünkü kulak, göz ve kalp hepsi yaptıklarından sorumludur. Kıyamette yaptıklarından sorguya bilgin olmayan alanlarda konuşma, görmediğin, duymadığın, bilmediğin konulara takılıp insanlara iftira etme. Çünkü kulak, göz, gönül ve akıl bunların her biri, yaptıklarından Kur’ân-ı Kerim, 49/ bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Şüphesiz kulak, göz ve kalb; bunların tümü ondan bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur.Ve ey insan! Bilmediğin bir işin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp, hepsi ondan şeyin ardına düşme! Çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya şeyin ardına düşme, kulak, göz, gönül, bunların da hepsinden sorulurHakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan o peşine düştüğün şeyden sorumlu tutulacaktır. Bkz. 49/12Bilmediğin şeye tâbi’ olma. Sâmi’anız, bâsıranız ve kalbiniz kâmilen mes’ şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan bir şeye inanıp ardına düşme, çünkü işitme, görme duyusu ve beyin, hepsi ondan sorumludurKörükörüne izlemememizi, sorgulayıp araştırmamızı emreden bu ayete göre hareket eden bir topluma ne dinadamlarının hurafeleri ne de politikacıların ya... Devamı..Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından de hiç bilmediğin bir şey'in ardınca gitme, çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan mes'ul bulunuyorHakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve fuad¹ bunların hepsi ondan Gönül. Yararlı olmak, bir şeye ilgi duymak ve sorumlu olmak. 2- Nehl suresi, 116. ayet Kendi yalanlarınızı Allah\a dayandırarak dilinize geldiği... Devamı..Senin için hakkında bir bilgi haasıl olmayan şey'in ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalb Bunların her biri bundan mes' bilgi sâhibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme! Çünki kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan mes' olmadığı şeylerin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bütün bunlardan yapacağın yanlışlardan bir işin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, yürek, bunların hepsi sorumlu bir şeyin arkasına düşme. Çünkü kulak, göz, gönül hepsinden sahibi kesin bir bilgin [ilm] olmayan şeyin ardına düşme! Muhakkak ki kulak, göz ve kalp¹⁹, bunların hepsi de o şeyden Kalp, Kur’an’da “idrak merkezi” olarak da kullanılmıştır. Bu ayette duyu idrakı ile akıl idrakının sorumluluğu söz bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan yeterli bilgin olmayan ve doğruluğunu tam olarak araştırmadığın bir şeyin ardından körü körüne gitme! Ne olursa olsun, sağlam ve inandırıcı delillere dayanmadan, hiçbir konuda kesin yargıda bulunma, hiç kimseyi asılsız söylentilere dayanarak suçlama! Çünkü araştırma yapıp gerçeği öğrenmen için Allah’ın sana bağışladığı kulak, göz ve gönül; bunların hepsi bu yaptığından sorumludur. Senin için bilgi olmayan şeylerin ardına düşme / üzerinde durma! Kulak, Göz ve Gönül, bunların hepsi ondan ilgilendirmeyen şeylere kafanı takma. Çünkü, göz kulak ve kalp tek tek hesaba çekilip sorgulanacaktır ...Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül ardına düştüğün şeyden sorumludur. Peşine düşeceğin şeylerin gerçeğini araştır. Hakkında kesin delil olmayan şeylerin üzerinde gereksiz şekilde durma! Unutma! Hakkında kesin delil olmayan şeyler hakkında ancak zanda bulunursun! Zanlarınız sizi doğru yola ulaştırmaz. Zanlarınızın peşine düşerseniz bilmediğiniz şeyin ardına düşerek haksızlık edersiniz. Bundan dolayı ağır sorumluluk altına bilgin olmayan şeyin peşine biliyormuş gibi düşme! [*] Şüphesiz ki işitme duyusu, göz ve kalp, bütün bunlar o kazandığından sorumludur. [*]Bu ayet Hucurât 496. ayetle birlikte okunmalıdır. Bu ifade “hakkında bilgi sahibi olmadığın konuların peşine düşme, onları biliyormuş gibi hareket et... Devamı..Bilmediğin şeyin ardına düşme, çünkü kulak, göz ve kalplerin sahipleri tüm yaptıklarından mutlaka şeyin ardına düşme; ⁴⁵ çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi [Hesap Günü’nde] bundan sorguya çekilecektir!45 Yahut “Bilmediğin konuda fikir beyan etme” [veya “bilmediğin şeyin ardından gitme”]. Bunun, olaylar ya da insanlar hakkında ileri sürülen mesnetsi... Devamı..Ve hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin peşine düşme! Zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. 7/33, 11/46, 29/8, 31/15, 40/42Ve bilmediğin bir şeyin peşinden gitme![²²⁶⁷] Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlardan dolayı hesap günü sorumlu tutulacaktır.[²²⁶⁸][2267] La takfu, “peşine düşme, ardınca gitme” anlamına Ferrâ. İz sürücülük sanatına kıyâfe, bu işin uzmanına da kâif denilirdi. Bir önceki âyetle b... Devamı..Ve senin için kendisine bilgi olmayan bir şeyin arkasına düşme. Şüphe yok ki kulak, göz, gönül, hepsinden sahibi sorulmuş şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalb gibi azaların hepsi de sorguya çekilecektir. [49, 12]Bilmediğin bir şeyin ardına düşme, çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi oyaptığından şeyi "Biliyorum" dime. Kulak, göz ve kalb bundan mes' sahibi olmadığın bir konuda konuşma[1]. Sende olan dinleme, görme basiret ve gönül özellikleri[2] ondan sorumlu tutulmanı gerektirir.[1] Öndekinin ense köküne bakarak gitme. Hucurat 49/6 ve Aişe validemize iftira Nur 24/11 vd. تفسير الطبري - 17 / 448 وأولى الأقوال في ذلك بالصواب ق... Devamı..Bilmediğin bir şeyin ardına düşme; zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan şeyin peşine takılma. Çünkü kulak olsun, göz olsun, kalp olsun, hepsi bundan sorumlu bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu ardca yürime anuñ kim olmadı aña bilmek. bayıķ ķulaķ daħı göz daħı göñül oldı andan şunlar degül oldı andan uyma sen bilmedügüñ nesneye. Taḥḳīḳ ḳulaḳlar ve gözler ve yüreklerbarça ażālardan ṣorulsa gerek.Ey insan! Bilmədiyin bir şeyin ardınca getmə bacarmadığın bir işi görmə, bilmədiyin bir sözü də demə. Çünki qular, göz və ürək–bunların hamısı sahibinin etdiyi əməl, dediyi söz barəsində sorğu-sual olunacaqdır.O man, follow not that whereof thou hast no knowledge. Lo! the hearing and the sight and the heart of each of these it will be pursue not that of which thou hasth2222 no knowledge; for every act of hearing, or of seeing or of feeling in the heart will be enquired into on the Day of Reckoning.2222 Idle curiosity may lead us to nose into evil, through our ignorance that it is evil. We must guard against every such danger. We must only hear t... Devamı..
isra 36 ve mülk 27 ayetlerinin vermek istediği mesajlar