BLOGADI BLOG ADRESİ SON YAZILAR BİR https://metebilge.blogspot.com.tr
ElazığValisi Ömer Faruk Koçak, Harput ile ilgili çok önemli projeler hazırladıklarını, bunlardan birinin de kale kazısının yeniden başlatılması olduğunu belirtti. Vali Koçak, “Biz bu yıl Harput Kalesi kazısına yeniden başlayacağız ancak Fırat Üniversitesi ile birlikte bu kazıyı yapacağız” dedi.
Şiirselyazım dili ve destansı anlatımı ile bilinen toplumcu yazar Ulaş Karakaya’nın "Yarına Kalan" isimli öykü kitabı Kırmızı Çatı Yayınevi etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kitabın adı ‘’Yarına Kalan’’ olsa da, kitap geçmişten günümüze; günümüzden geleceğe uzun ve tükenmek bilmeyen büyük ve soylu bir yolcuğun izlerini taşıyor. Geçmişin
SolidWorksuygulamasının varsayılanı son kullanılan yay tipidir. Yay Çizimi Komutları. Yay araçlarına şuradan erişin: Çizim sekmesi. Yay Komut Yöneticisi 'ne tıklayarak Yay açılır aracından yay araçlarını seçin.. Menü. Araçlar, Çizim Objeleri 'ne tıklayarak yay araçlarını seçin.. Yay PropertyManager'ı. Yay PropertyManager 'ından farklı yay araçlarına geçin.
gNjo8H6. Joyco markasının kurucusu Elif Yüksel ile Cumartesi röportajı gerçekleştirdim. Taçlarının hikayesini blogum için anlattı. AC Sizi tanıyabilir miyiz? EY 1988 Ankara doğumluyum. Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünden mezunum. İstanbul’da yaşıyorum. 10 yıllık evliyim. 7 yaşında bir kızım var. AC Joyco markasının kuruluş hikayesi? EY Estetik algım çocukluğumdan beri çok yüksekti. Renklerin ihtişamı, kumaşlar, taşlar, pullar, boncuklar hep ilgi alanımdaydı. Üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra kızım dünyaya geldi ve 7 yaşına kadar onunla bil fiil ilgilendim. Ama kendi zevk ve beğenilerimi yansıtan, beni mutlu edebilicek ürün grubundan oluşan bir markamın olması hep kalbimin bir köşesinde vardı. Yakın çevremin de beni bu konuda sonsuz destekleyişleriyle birlikte Joyco’ yu kurdum. Joy ve colorful kelimelerinin birleşimiyle ortaya çıktı. Çünkü bana göre renkler; yaşamı, canlılığı ve varoluşu temsil ediyor. Ve renkler aynı zaman da sonsuz enerji, keyif ve neşeyi çağrıştırıyor. Şu an satışını gerçekleştirmek de olduğum saç bantlarım tam olarak benim için bunlar demek. Kendileriyle aşk yaşıyorum. AC Önümüzdeki dönem ürün gamınıza yeni ürünler ekleyecek misiniz? EY Evet. Böyle bir planım var. Anne- kız saç bantları kombini ile ilgili çok talep aldım. O yüzden çocuk saç bantları eklemeyi planlıyorum öncelikle. Sonrasında cüzdan, clutch gibi aksesuarları değerli müşterilerime sunmayı hedefliyorum. Tabi ki yine üzerinde el işlemesi ve nakış işi olacak çeşitlerden. AC Ürünlerin hazırlanışından bahseder misiniz? EY Ürünlerim Hindistan’da usta zanaatkarlar tarafından çok büyük emeklerle hazırlanıyor. Önce model çizimi yapılıyor. Daha sonra saç bandı kumaşları kasnak üzerinde, belirlenen model çizilip inci, taş, boncuk, pul, nakış ipi vs malzemelerle işlenmesi yapılıyor. Ve en sonunda saç bandı formuna getiriliyor. AC Daha çok nasıl taçlar tercih ediliyor? EY Bu tamamen müşterilerimin kendi zevk, kullanım alanı, kıyafetleriyle kombinleme şekli, saç rengi gibi faktörlere göre değişiyor. Siyah tutkunları var mesela benim gibiJ Onlar tüm sezonlarda siyahtan vazgeçemiyorlar. AC Yaz dönemindeki taç koleksiyonunuzdan bahseder misiniz? EY Yaz döneminde turuncular, hardallar, neon sarıları, pembenin tonları, yeşilin tonları ve bej ketenler var diyebilirim. Özellikle beachlerde, yaz akşamlarında, partilerde, özel günlerde kullanılmaya çok uygun çarpıcı taçlar var. AC Ürünleri nereden alabilirler? EY Joyco’nun ürünleri online platform olarak Trendyol, Shopier kanallarında var. Şu için ilk mağaza anlaşmamız Galataport Design Market mağazası. Çok yakında Akmerkez Mutlu Mikrop mağazasında da ürünlerimiz yer alacak. Bunun dışında mağaza yelpazemizi genişleteceğimiz yeni anlaşmalarımız da yolda. Sevgili müşterilerimi mutlaka haberdar edeceğim. AC Sizin ürünlerinizi alan hedef kitleniz kaç yaş grubundan oluşuyor? EY Çok geniş bir yaş grubu diyebilirim. Genç kızlar, orta yaş grubu ve orta yaş grubu üzeri de tercih ediyor. AC Müşteriler ürünleri alırken nelere dikkat ediyor? EY En çok dikkat ettikleri nokta; başlarına uygun olup olmadığı, uzun süre kullanımlarda kafalarını rahatsız edip etmedikleriyle ilgili oluyor. Ama denediklerindeki ilk tepkileri tüm kalbimle söyleyebilirim ki; çok yumuşak ve hafif olduğu. Bunun dışında taçların üzerinde yoğun işlemeler olduğu için o işlemeler üzerinde bir hata olup olmadığını kontrol ediyorlar. AC Markanızın farklılaşması için neler yapıyorsunuz? EY Farklılaştırma stratejisinin, markanın sürdürülebilirliği açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Ürün, pazarlama, hizmet, servis gibi alanlarda doğru zamanda doğru değişikliklerin yapılması gerekiyor. Bu da sektörde iyi bir analizin yapılması ile mümkün elbette. Ben de bu anlamda çalışmalarımı bütüncül bir yaklaşımla sürdürüyorum. Ürün fiyatlandırmalarımı güncelliyor, satış kanallarımı geliştiriyorum, pazar yerlerimi arttırıyorum. Ürün yelpazemin genişlemesi ile de yeni stratejiler belirlemeye devam ediyor olacağım. Joyco’nun gelişmesi için araştırmalara her daim devam. Post Views 17
Skip to content Ücretsiz Konuşmacı Beril Sezen 8 Haziran Çarşamba, SSM Konferans Salonu Stokta yok Giriş Yap Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunabilmek için çerezler cookie kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için Çerez Politikası'nı inceleyebilirsiniz. Çerez ayarlarını değiştirmeniz durumunda internet sitesinin bazı özelliklerinin işlevselliğini kaybedebileceğini dikkate alınız. detaylı bilgi The cookie settings on this website are set to "allow cookies" to give you the best browsing experience possible. If you continue to use this website without changing your cookie settings or you click "Accept" below then you are consenting to
Bu sayfamızda baharla ilgili sözler, bahar mesajları, baharla ilgili güzel sözler, bahar sözleri kısa, bahar ile ilgili sözler, ilkbahar ile ilgili sözleri bulabilirsiniz. Hep anlatırlardı bize küçükken bahar gelince gideriz, bahar gelince gezeriz ve bahar gelince alırız diye, her şey bahar mevsiminde güzel olurmuş biz büyüklerimizden öğrendik. Anlatılan masallarda İlkbaharda herkes mutluydu. Hayata küsenler, sevdiğinden ayrılanlar, umudunu yitirenler yeniden baharın gelişiyle kendine gelirler ve bir kez daha denemek için yeniden yaşama tutunurlar. Bu yüzdendir ilkbahar mevsimi geldiği zaman tabiatta üstündekileri atarak yeniden canlanır. Baharla İlgili Sözler Kış mevsiminden sonra baharın gelmesi ile kırlarda çiçek, gönüllerde umutlar açar. Mevsimlerin içinde en güzeldir bahar mevsimi, bahar mevsimi geldiği zaman, çiçekler açar, böcekler uçuşur, insanın içi kıpır kıpır eder. Eğer aşık olacaksanız bahar mevsiminde aşık olun, sevginin muhabbeti ve sıcaklığı daha da hissedilir bahar mevsiminde. Huzurun ve mutluluğun adıdır bahar mevsimi, bahar mevsimidir umutların yeniden yeşerdiği mevsimdir. Biraz kafayı dinlemek ve huzur bulmak istiyorsan baharda kendimize yeni limanlar aramak için yola çıkmalıyız. Çiçekler, yeşillik baharla birlikte güzel olur, ben ise sadece seninle güzel oluyorum Bitanem. Bahar gençliktir, kış yaşlılık. Bahardan sonra gelir kara kış. Ancak unutma ki, kışta bile saklı baharlar vardır. -Mehmed Uzun- Ne bir çiçekle bahar gelir ne de bir meyvenin düşmesiyle ağaç kurur. -Nureddin Yıldız- Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı, hisseden kimse hakikat sanıyor hülyayı… -Yahya Kemal Beyatlı- Benim adım umut, ben bahar ayında dünyanın her bir yerine dağılırım, yapraklarım açar, çiçeklerim rengarenk olur, içim kıpır kıpır eder. Gel ey bahar mevsimi, uykumun ve dinlenmemin mayası sensin. Hatırımın dostu, ıstırap dolu gönlümün sevincisin. –Namık Kemal- Bahar mevsimi her yeşilin rengarenk çiçeğe dönüştüğü mevsimdir. Kış saadetimizi tamamlamak için geliyor. Bahar, aşkımızı tazelemek için. Yaz, damarlarımızdaki çalışma arzusunu biraz tembellik, güneş ve kudret doldurmak için. – Sait Faik Abasıyanık- Baharla birlikte gelen sıcaklık insanın içini ilgili sözler Artık ağaç sıkılmıştı sadelikten, kış mevsiminin de soğukluğu içini üşütmüştü, bahar gelişiyle sevincinden bedeninden yapraklar açtı, dallarında mis kokulu çiçekler açtı. Kış mevsiminde karın altında kalan umutların, baharın gelmesiyle kardelen çiçeği gibi yeniden gün yüzüne çıkar. Bahar mevsimi piknik mevsimidir, bahar mevsimi aşk mevsimidir. Bahar mevsimi hayallerin yeşerdiği bir mevsimdir. Bahar mevsimi ile gelen mutluluk insan neşe ve keyif ilgili sözler Biten umutlarımız bahar mevsimi ile yeniden yeşerecektir, yeşeren umutlar bizi yeni hayallere, yeni aşklara götürecektir. Baharın gelişi ile birlikte tabiat yeniden canlanır. Kışın soğukluğunu ve yorgunluğunu üzerinden atar. İnsanlar bir baharın gelmesi ile bir kış boyunca oturdukları evlerinden çıkarlar. Yeni aşklar yaşamak, yeni insanlar tanımak ve yeni umutlarla yaşamaya bahar mevsimi ile birlikte başlarlar. Bahardır insanı umutlandıran, bahardır insanı yaşatan. Bahar rüzgarıdır sevdiğinin kokusunu getiren, insanın üşütmeden serinleten. Bahar aylarında her şey hayat doludur. Yazlarıysa çok güçlüdür ve sonuna kadar direnir. Son bahar… Sonbahar tam zamanıdır. Son baharda her şey yorgundur ve ölmeye hazırdır. – P. Rothfuss- Bahar açar renk renk çiçeklerini, çiçekler mis kokularını salar doğaya, kuşlar aşk ile öter. Tek bir çiçekler bahar gelmezmiş. Bahar ile ilgili sözler yazımızı okumaktasınız. Kış mevsimi evinde oturan yaşlılara benzer. Bahar mevsimi ise 18 yaşında bir delikanlı gibidir. Bahar geç de kalsa gelecektir. Geç gelen bir bahar insanı asla aldatmaz. Güneşin yakmadığı sadece ısıttığı, çiçeklerin açmak için sabırsızlıkla beklediği, kuşların sevgi ile muhabbete başladığı bir mevsimdir bahar. Bahar mevsimi soğuğu sevmeyen bir mevsimdir. Bahar sözleri Baharı görünce dalları yeşeren bir ağacım ben, bahar gelince çiçeklenir neşelenirim ben. Baharın güzelliğini hiç görmemiş birine ama birine renkleri anlatmak kadar zordur. Mevsimlerden biri olmak isteseydim, bahar mevsimi olmak isterdim. Onun gibi umutlu ve huzur verici olmak isterdim. Savaş rüzgarları, daha doğrusu kasırgaları, tüm dünyayı sarmasına rağmen bahar, bütün çıldırtıcı güzelliğiyle yine gelmişti. – Mehmed Uzun- Nasıl ki tek çiçekle bahar gelmezse, insan da tek bir sonuçla başarılı sayılmaz. – Mümin Sekman- Çöldeki yabani otlar yaşar, oysa bahar çiçekleri çabucak solar. Ne zarafet, ne asalet, ne trajedi… – Khaled Hosseini- Olmasın baharım sensiz, açmasın mor menekşeler sensiz, sen baharımda yoksan yazda olsa üşüyorum sensiz. İlkbahar ne kadar yeşil ve çiçekli olursa huzuru da o kadar bol olur. Bir bahar akşamında yaşamın kıyısında durdum, sensiz geçen günlerden çok yoruldum, mecnun oldum kalbimden vuruldum. Bahar mevsiminin geldiğini anlaman için illaki dışarıya çıkman ağaçların yeşillendiğini görmen gerekmiyor. Baharın geldiğini kapalı kapılar ardında da olsan havanın kokusundan, insanın içinin kıpırtısından anlarsın. Kaybettiğin aşkının unutup yeni aşk arayışlarına başlamış isen bil ki o zaman mevsimlerden ilkbahardayız. Baharda havaIar kuru giderse mahsuI boI oIur; son baharda da aynı havalar olursa mahsul olmaz. Çin Özdeyişi Beni benden alıp çok uzaklara götürür ilk bahar rüzgarı, bana çok uzaklardan sevdiğimin kokusunu getirir ilkbahar rüzgarı. Bir gül ile bahar gelmez, güller dört bir yana açmalı, güzelim kelebekler yol boyu uçmalı ki, baharın geldiği anlaşılsın. – Yavuz Bahadıroğlu- Hani derler ya her zaman sonbahar yaprak dökümü, ilkbahar yaprak açımı diye, ilkbahar geldiği zaman insan havanın kokusundan baharın gelişini anlayabiliyor. Bahar ayının gelişi ile birlikte doğadaki her canlı saklandığı yuvasından doğaya, doğadaki güzellikleri keşfetmeye çıkar. İlkbahar mevsimi ile birlikte yeni umutlar yeşerir, geçmişin üzerine bir sünger çekilir ve gemiler yeni ufuklara doğru açılır. Her bahar gelişi heyecanlandırmıştır beni, bahardan mı oluyor, yoksa ben mi zaten heyecanlanıyorum bilemedim. Ama baharın gelişi ile birlikte neşem artar, umudum güçlenir ve yeni yerler görmek isteğim içimi yer kemirir. Mevsimlerin içinde en güzeldir bahar mevsimi, bahar mevsimi geldiği zaman, çiçekler açar, böcekler uçuşur, insanın içi kıpır kıpır eder.
Eski Mısırlılardan Sümerlilere kadar tarihte birçok toplum tanrılara kurban vermek, bazen de baharın gelişini kutlamak için eğlenceler düzenlerdi. Durum günümüzde de değişmiş sayılmaz. Eğlenmek, hasat kutlamak vb. daha nice şey için dünyada ve Türkiye’de festivaller düzenleniyor. Biz de sizler için Rio’nun çılgın festivalinden İstanbul sokaklarına, tarihin derinliklerinden günümüze, festivallerin öyküsünü derledik… Festivaller, günümüz dünyasının en büyük turistik faaliyetlerinin başında geliyor. Her yıl milyonlarca insan Rio, Valencia, Washington, Delhi gibi şehirlere sadece festivallere katılmak için ziyarete gidiyor. Festivaller birçok şehir için ise marka olmak, tanınmak ve turist çekmek için önemli bir fırsat. Rio gibi sadece festivalle hatırlanan ve bununla birlikte sahillerini bütün dünyaya pazarlama fırsatı yaratan ve marka haline gelen şehirler var. Birçok şehir bazen kente özgü ürünlerini pazarlamak, bazen kültürel bir değeri dünyaya tanıtmak ve turistik bir artı değer yaratmak, bazen de ticari bir faaliyeti desteklemek veya marka şehir olmak için festival düzenliyor. Bazı festivaller ise katılımcılar için yemek içmek, şarkılar söylemek ve dans etmek için bir fırsat ve iyi bir tatil zamanı. İyi de bu iş nasıl başladı? İnsanoğlu “Hadi biraz eğlenelim ve müzik dinleyelim, festival yapalım” mı dedi, yoksa işin kökeni farklı mı? Peki ya festival adı nasıl ortaya çıktı? Her zaman yaptığımız gibi yine gelin biraz işin tarihçesine girelim ve sonra dünyaya nasıl yayıldığına bakıp, tümden Türkiye’ye gelip, bizim şehirlerimize ışık tutalım. TANRILARA KURBAN… Festivaller de birçok insan icadı gibi hayatta kalma çabasının ve toplumsal düzeni sağlama isteğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Geçmişin pagan toplumları bazen bolluk ve ideal iklim şartları için, bazen de deprem, sel gibi doğal afetlerden korunmak için pagan tanrılarına adak kurban etmişler ve festivaller düzenlemişlerdir. Bazen de kazanılan savaşlardan sonra yine şükran amacıyla eğlenceler düzenlenmiştir. Medeniyetin Mezopotamya, Anadolu ve Mısır’da geliştiğini aklınızda tutarsanız, ilk festival kalıntılarına da bu bölgede rastlandığını anımsarsınız. Mısır’ın Luksor şehrinde bulunan Karnak Tapınağı’nın duvarları, tarihe açılan gizli bir kapı gibidir. Duvarlarda Tanrı Ra adına düzenlenen bir festivale dair çizimler bulunur. Çizimlerde, her yıl nehrin suları yükselmeden önce, renkli kıyafetler giydirilen firavun ve ailesinin, Luksor Tapınağı’ndan Karnak Tapınağı’na doğru, bir tahtırevan üstünde insanların omuzlarında taşındığı resmedilir. Bu festival esnasında Nil Nehri kenarında geceler boyu yenilir ve içilir. Nil, Mısır için hayat veya ölüm demektir ve ona hükmeden Amun Ra, kutsanırken toplum da bir norm etrafında, ortak bir “idea” için bir araya gelir. Ayrıca yine antik Mısır’da Ramses III, Libyalılar ile yaptığı savaşı kazandıktan sonra Luksor’da bir festival düzenlemiştir. Ayrıca Mezopotamya’da yapılan çalışmalar 4 bin yılında Sümerliler tarafından Akitu adında şenlikler yapıldığı gösteriyor. Yazıyı bulan Sümerliler bu şenlikleri de tabletlere işlemişti. Tabletleri okumayı başaran arkeologlar, Akitu şenliklerinin Tanrılarla kötü ruhlardan kurtulmak için yapılan anlaşmaları kutlamak için yapıldığını belirtiyorlar. Yine yazıtlardan doğanın yeniden canlanmasının da kutlandığı anlaşılıyor ki, Akitu şenliklerinin bugün Mezopotamya bölgesinde kutlanan Nevruz gibi birçok şenliğin de atasıdır ve buradaki şenliklerde Sümerler de tiyatronun da doğmasına neden olmuştur. Tabii her festival yemek, içmek, müzik değil, zira Güney Amerika’nın eski uygarlıkları Mayalar ve Aztekler şenlikler zamanı tanrılara kurban verirlerdi. Bu kurban hayvanlardan değil, en güzel çocuklar arasından seçilirdi. O nedenle her festival bir ölüm demekti. Rivayet odur ki, Tamp Nameorun’un açılışı için 300’den fazla kurban verilmişti. TÜRKLER’İN BAYRAMI Dünya’da bunlar olurken Orta Asya’da Türkler kendi festivallerini kutlamaktaydı. Kaşgarlı Mahmut’un 11. yüzyılda kaleme aldığı Divan’ında ilk defa “bayram” kelimesinden bahsedilir. Kaşgarlı Mahmut’a göre kelimenin aslı “bedhrem”dir ve ilk defa Oğuzlular “beyrem” olarak kullanmışlardır. Genelde göçebe bir hayat süren Türkler baharın gelişini büyük şenliklerle kutlarlardı. Bu eğlenceler genelde bayram yerlerinde yapılır, alana büyük bir ateş yakılır, çiçeklerle süslenirdi. Bayram zamanı atların kullanıldığı yarışmalar gerçekleştirilir, çeşitli müsabakalar organize edilir ve kazanlarda yemekler pişirilirdi. Bu eğlence anlayışı Türk topluluklarının genişleyip dünyaya dağılması, farklı inanç ve kültürlerden etkilenmesiyle birlikte biraz form değiştirdi ama günümüze kadar yaşamaya devam etti. Bugün hala Kırgızların Pamir dağlarında oynadığı kökböri oyunu, Anadolu’da oynanmaya devam eden cirit oyunu, Edirne’de düzenlenen yağlı güreşler ki bir benzeri her yıl Moğolistan’da düzenlenir ve bütün Türk dünyasında kutlanan Nevruz bayramları bugüne ulaşmış Türk oyunlarıdır. Domates Festivali- İspanya Kiraz Çiçeği Festivali Venedik karnavalı Holi Festivali Kırgız Festivali Çin Yeni Yılı Festivali Ateş festivali İskoçya Büyükçekmece Festivali Yeni Delhi-Holi Festivali FEAST’TEN FESTİVALE Peki, Türklerin bayramları ile bugünün festivalleri arasında nasıl bir benzerlik var? Şarkı, türkü, yeme içme, süsleme, oyunlar, bütün bunlar birer festival. Bundan daha ötesi festivallerin de kökeni bayramlardır. Zira “feast” kelimesi Latince bayram anlamına gelir. Pagan inanç döneminde dünyanın geri kalanındaki gibi kutlamalar yapan Latin dünyası Hristiyanlıktan sonra, yortular, noel gibi dini günleri festival olarak kutlamaya başlamıştır. Festival ilk olarak Latin dünyasında 14. yüzyılda kelime olarak ortaya çıkmıştır ve ilk kullanımı inanç bayramını tarif etmektedir. İngilizce kayıtlara ise “festifall” olarak da ilk 1300’lü yıllarda girmiştir. Ama zaman içinde sanat, müzik, spor gibi birçok alanda gerçekleştirilen etkinlikler festival adını almaya başlamıştır. Günümüzde ise kelime o kadar genişlemiştir ki, içinde eğlence, tanıtım veya yemek içmek olan her etkinlik neredeyse festival adını almıştır. Ama festivalin olmazsa olmazı renktir… RİO’DAN YENİ DELHİ’YE FESTİVALLER Bugün dünyada neredeyse günün her saati dünyanın bir şehrinde festival vardır. Bunlardan bazıları ise oldukça popülerdir ve dünyadan her yıl milyonlarca kişinin bu şehirlere ziyaret etmesine sebebiyet verir. Bundan en meşhuru herkesin bildiği Rio Festivali. Rio için “renk” kelimesi hafif kalır, rengarenk kelimesi bile onu tam tanımlamaz. Samba okullarının dansçılarının bandolar eşliğinde, bir birinden yaratıcı tasarımlarla Marquês de Sapucaí Caddesi’nde yaptıkları festival geçişi ile bilinen Rio bugün her ne kadar alkol ve çıplaklıkla gündeme gelse de, onun da kökenin de bir inanç yatıyor. Hristiyanlık inancına göre Paskalya döneminde 40 gün boyunca hayvansal gıdalar yenmeyerek oruç tutulur. Rio Karnavalı da 1973 yılında ilk bu amaçla başlanmış ama sambacıların rekabeti yıllar içinde festivali bugünkü haline getirmiş. Ama renk denince ilk akla gelen yer elbette ki Rio değil değil, Yeni Delhi veya Goa’daki Holi Festivali. Hindu inancına göre Tanrı Krishna henüz bir çocukken karanlığın efendisi şeytan Pootna onun canına kastetti ama başarılı olamadı ve öldü. Onun öldüğü gün ise bugün Hindistan’ın birçok yerinde bayram olarak kutlanıyor. Aslında bu hikâyedeki birçok imge muhtemel ki simgesel, aynı Mısırlılar da ve Türkler de olduğu gibi kış ve yağış ölümü ve şeytanı temsil ederken, bahar hayatı ve aydınlanmayı temsil ediyor. Hindistan’ın farklı bölgelerinde genelde kışın bittiği baharın başladığı dönemde kutlanan Holi, renkli boyaları ile meşhur olmuş bir festival. En bilinen kutlamaların yapıldığı Yeni Delhi’de müzik de festival coşkusuna eşlik ediyor. İnsanlar festival boyunca çocuklar gibi boyanarak ve birbirlerine boyalar fırlatarak kutlamalar yapıyorlar. Tabii burada her rengin de bir anlamı var. Yeşil bereketi, sarı optimizmi, kırmızı enerjiyi, mavi güven ve sadakati, pembe ise aşk ve tutkuyu sembolize ediyor. DÜNYADAKİ FESTİVALLER Günden güne yaygınlaşan ve dünyanın her yerinde yapılmaya başlanan tüm festivalleri teker teker anlatmaya kalksak, bir dergi değil kitap çıkarmamız gerekir. Biz sizlere bu alanda başarıya ulaşmış olanları sıraladık. Japonya’da Kiraz Çiçeği Festivali, Hristiyan dünyasında kutlanan Cadılar Bayramı, New Orleans’da kutlanan Mardi Gras, Tayland’daki Full Moon Partisi, İtalya’daki Venedik Karnavalı, İspanya’daki Domates Festivali, Münih’deki Octoberfest, Çin’deki Yeni Yıl Festivali gibi çok ünlü festivaller var. Büyük bir çoğunluğu kışın bitişi ve baharın gelişi ile ortaya çıkmış festivallerin bazıları bugün bir pazarlama parçası olarak dünyada şehirlere hizmet ederken insanları eğlendiriyor… PEKİ, TÜRKİYE’DEKİ FESTİVALLER? Türkiye deyince akla ilk gelen ve en yaygın festival Nevruz bayramıdır. Türklerin Orta Asya’dan getirdiği ve halen kutlanan en uzun soluklu festival kesinlikle Nevruz’dur. Ama sadece bir bölgede, geniş bir topluluk tarafından kutlanmak yerine, biraz kültürel ve inançsal değişimlerle birlikte genelde her köy ve kasabada tek tek kutlanıyor. Bunun dışında her ne kadar festival adını kullanmasak da bizdeki Kurban ve Ramazan bayramları da birer festival niteliğinde. Tabii daha çok köylerimizde bu formda kullanıyor, şehirlerimizde ise tatil fırsatı olarak görüldüğü için bir festival formunda değil. Bu bayramların dini yönlerini de ele aldığınızda, kurulan salıncaklar, yeme içme zenginlikleri, aileleri bir araya getirmesi gibi özellikleri ile dünyanın farklı bölgelerinde kutlanan festivallerle aynı formda olduğunu görürsünüz. Tabii Ramazan Bayramı’nda bir deniz kenarına tatile gider, ayaklarınızı uzatır kitabınızı okursanız, bu güzel bir dinlenme molası olsa da form olarak festival değildir. BÜYÜKÇEKMECE FESTİVALİ… Bayramlar ve nevruz gibi geniş kitleler tarafından kabul edilen festivallerin dışında Türkiye’nin birçok şehrinde, bazen şehre sanatsal bir değer kazandırmak, bazen kültürel ve coğrafi değerleri tanıtmak, bazen de ticareti canlandırmak amacıyla çeşitli festivaller düzenleniyor. Bilecik’teki Kiraz Festivali, Denizli Acıpayam’daki Kavun Festivali, İstanbul Film Festivali, Bolu Yemek Festivali gibi… İşte bu festivallerden bir tanesi, İstanbul’da düzenlenen ve son günlerde dikkat çeken Büyükçekmece Belediyesi’nin düzenlediği ve Dünya Festivaller Birliği CIOFF tarafından yedi kez dünyanın en iyi festivali seçilen Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivali. Her yıl 64 Ülkeden gelen 1500 kültür ve sanat elçisini en iyi şekilde ağırlayan Büyükçekmece Belediyesi, bu yıl 19’uncusunu düzenlediği festivalin startını tarihi Mimar Sinan Köprüsü üzerinde ışık, ses ve su gösterileriyle verdi. Görünen o ki, “Sevgi birbirimize, barış hepimize” sloganı ile 64 ülkeden ağırladığı misafirlerine keyifli ve bir o kadar da kültür dolu anlar yaşatan Büyükçekmece Belediyesi, Türk toplumunun kültür hayatına katkı sağlamak için elinden geleni yapıyor. Biz de, dünya ülkelerinin turizm fırsatı olarak değerlendirdiği festival kavramının önemini anlayan ve ülkemizde başarı ile hayata geçiren herkese okuyucularımız adına teşekkürü borç biliyoruz. NOTLAR Japonya Kiraz Çiçeği Festivali Japoncası Sakura olan kiraz çiçekleri, meyve vermeyen, sadece çiçek açan ve o çiçeklerini de 2 hafta içinde döken bir ağaç. Bu yüzden de hem güzelliği, hem de hızlı bir şekilde ölümü sembolize ettiği söylenir. Yani Japon kültüründe ölüme bakış açısını gösteren bir çeşit felsefedir. *Venedik Karnavalı’nın, 13. yüzyılda şehri etkileyen veba salgınından sonra başladığı düşünülüyor. Salgından etkilenen ve vücutları tahrip olan insanlar uzun kostümler giyerek ve maske takarak şehirde dolaşırlarmış. Zamanla bu kıyafet ve maskeler daha renkli olmaya başlamış. *Her yıl Ocak ayının son Salı gününde İskoçya’nın en kuzeyindeki Shetland Adaları’nda bulunan Lerwick kenti, Viking’lere uzanan tarihini büyük bir ateş festivali ile kutluyor. DÜNYANINENÜNLÜ FESTİVALLERİ 1. Holi / Goa ve Yeni Delhi – Hindistan 2. Rio Karnavalı / Rio de Janerio – Brezilya 3. Venedik Karnavalı / Venedik – İtalya 4. Japonya Kiraz Çiçeği Festivali 5. Full Moon Partisi / Ko Pha-Ngan – Tayland 6. İspanya Domates Festivali La Tomatina / Buñol – İspanya 7. Oktoberfest / Münih – Almanya 8. Up Helly Aa / Shetland – İskoçya 9. Çin Yeni Yılı / Pekin – Çin Halk Cumhuriyeti 10. Mardi Gras / New Orleans – USA Yazı İlyas Yıldız *Bu yazı Marmara Life 2018 / Eylül- Ekim sayısında yayımlanmıştır.
Sakıp Sabancı Müzesi’nde, Akbank’ın dayanağıyla devam eden David Hockney’nin Baharın Gelişi, Normandiya, 2020 standı, Hockney’nin sanatına ışık tutan bir dizi konferansa mesken sahipliği yapıyor. Vaktimizin en kıymetli ve yaratıcı sanatkarlarından biri olarak kabul edilen David Hockney’nin Covid-19 pandemisinin birinci dalgası sırasında, Normandiya’daki konutunda ürettiği iPad fotoğraflarından oluşan Baharın Gelişi, Normandiya, 2020 standı kapsamındaki birinci konferans, sanatın örgütlenme biçimleri, çağdaş sanatın piyasa ile ilgisi, kültür siyasetleri ve kültür sanayisi alanlarında çalışmaları bulunan Doç. Dr. Ayşe Hazar Köksal tarafından gerçekleştirildi. “Pop Sanat Nedir, Ne Değildir?” başlıklı konferansta 1950’li ve 1960’lı yılların ana akım sanatına yönelik bir tenkit olarak ortaya çıkan Pop Sanat’ın, vakit içinde kendi tezinin tenkidine dönüşmesine odaklanıldı. David Hockney konferanslarının ikincisi 25 Mayıs Çarşamba günü gerçekleştirilecek. Modernizm, sanatta feminist teoriler, heykel tarihi, çağdaş ve yeni sanat alanlarında çalışmaları bulunan Doç. Dr. Seda Yavuz’un “Temsilin İmkanlarını Aşmak David Hockney” başlıklı konferansında Hockney’nin farklı evreleri ve temsilin imkanlarını zorladığı imgeleri ele alınacak. 1 Haziran Çarşamba günkü konferansın konuğu ise mesleği boyunca yeni teknolojileri ve teknikleri araştıran, Batı sanatı, çağdaş sanat ve çağdaş sanat müzeleri üzerine çalışmaları bulunan Prof. Dr. Esra Aliçavuşoğlu Karaveli olacak. “Tutkunun ve Direncin Portresi David Hockney” başlıklı konferansta David Hockney’nin mesleğinin birinci periyotlarından bugüne uzanan süreçte, sanat pratiğini şekillendiren temel ögeler ele alınacak; 1960’larda Londra’da yaşanan değişimlerin, kültürel iklimin onun yapıtlarına nasıl yansıdığı işlenecek. Mimari tasarım ve görsel bağlantı alanlarında çeşitli üniversitelerde dersler veren Beril Sezen’in “David Hockney ve Mecralar Arasılık” başlıklı konferansı 8 Haziran Çarşamba günü düzenlenecek. Konferansta, Hockney’nin farklı iki sanat formu – fotoğraf ve fotoğraf – ile farklı iki mecrayı – analog ve dijital – etkileşime sokan Fotografik Çizimler’’ isimli işlerine odaklanılacak. Baharın Gelişi, Normandiya, 2020 standı konferans serisi 15 Haziran Çarşamba günkü konferansla tamamlanacak. Sanatın toplumla bağları üzerine çalışmaları olan Dr. Öğr. Üyesi Osman Erden’in “David Hockney ve Sallanan 60’lar” başlıklı konferansında İngiltere’nin “Sallanan 60’lar” olarak isimlendirilen periyodu bağlamında David Hockney’nin erken devir mesleği ele alınacak. Kaynak BHA – Beyaz Haber Ajansı Yazı dolaşımı
baharın gelişi ile ilgili çizimler